3 Şubat 2014 Pazartesi



BİR ŞARKININ RENGİ....

Aynı mahallenin çocukları onlar...İyi arkadaşlar ama bir o kadar da farklılar..Elele gezdikleri hiç görülmedi ama yan yana yürürler..bazen konuşur dertleşirler .. İklimleri başkadır..birbirlerinin evlerinde hiç kalamazlar...aşık oldum, direnir ergen kalır......Seviyorum, aslında orta yaşlıdır...Ladesleri, yüzyıllardır devam eden eski bir efsanedir...

Seviyorum, ayarlı,güvenilir, huzurlu,riski az,tanıdık bir komşu...İklimi Akdeniz.Arada yağmur yağsa da güneşi hep bol.Bir kedisi var ve hep gülümsüyor..Kedisi de,kendisi de..

Bir sürü hazırlıktan sonra eve gelen misafir gibi.Yiyeceği, içeceği belli...Buzdolabınızı karıştırmayacak kadar düşünceli ve yerlere dökülen kırıntıları hafif bir özür gülümsemesiyle toparlayabilecek kadar nazik..

Zambaklı vadideki uzun bir yürüyüş,tedarikli bir piknik sepeti,içinde bir sürü ilaç olan kocaman bir ilk yardım kutusu gibi..bekletmiyor...dakik ve düşünceli..ödevlerini zamanında yapmış ve iyi eğitim almış olgun bir 35 üstü...

Arada sırada dizler yara bere içinde kaldığında tanıdık bir soğuk kompres veya sıcaklık arttığında her zaman hazır sirkeli bir bez gibi..Koruyucu,kollayıcı,sıkı sıkı sarılmanın keyfi ...

Mutlu bir fotoğraf karesi ve daima yardımsever,iyi niyetli ve şüphesiz ki birlikte yaşlanmaya meyilli...insanın ağzında mutlu bir tat bırakan iyi huylu bir besin..

Atılacak adımların bilindiği,tahmin edilebildiği ve bir diğerinin olası bir su birikintisinde diğerini sırtında taşıyabildiği zarif ve güneşli bir gün gibi ..hediyeleri isabetli..içinde tamamlanması beklenen eksiklerin bulunduğu zarif kutuların üzerinde büyük kurdeleler var..

Ortak okunan gazete,büyük hayaller,kalabalıkta aniden omzunuza atılmış tanıdık bir el gibi yani....Dağıldığında toplayan,ağladığında tesellisi temkinli,biletleri önceden alınmış planlı bir yolculuk,kurallara uyan uslu bir çocuk,dingin bir bahar sabahı serin esen rüzgarda  getirilen uzun kollu bir kazak..adı ,seviyorum....


Aşık oldum... ayarsız, soğuk,huzursuz ve heyecanlı..Ortaçağdan kalma eski bir işkenceye benziyor ... hep ergen...güzel ve bir o kadar mağrur bir ergen...sivilceli şarkıları var...içleri alkol dolu...
Riskli ..beklenmedik bir anda gelen düşüncesiz ve bencil bir misafir..evin her yerini karıştıran,en sevdiğiniz eşyaları kırıp döken görgüsüz bir misafir.. kuralları kendi koyuyor.,raconu yok...
Dikkati dağınık...iç kanamaya inatla sıcak su döken ve diploması olmayan acemi bir doktor gibi..önlüğü giyse gideceği yerde şuurlu olan yok ..bunu biliyor..
zeki ve hazırcevap...her zaman sahnede ve şovu sağlam ....mantıksız ve başderdi..
sürekli kuzey rüzgarı alan dalgalı bir denizin ortasında tek başına kalmak en büyük zevki..efsaneye göre gecesi gündüzü yok.. akıllı işi değil...dalgalandığı zaman insanın boyunu aşıyor,oksijeni az..ne zaman nerede yağacağı belli olmayan hızlı bir yağmur gibi..kışın insanı eksi derecelerde donmaya terk edebilen,düşüncesiz ve alaycı bir ergen o..bırakın kazak getirmeyi çırılçıplak kalıyorsunuz karşısında...
Canı istediği zaman hadi gel oturup yıldızlardan bakalım dünyadaki neslimize diyor...canı istediğinde senin de kulağın pek kepçeymiş diyerek bin bir zahmetle çıktığınız büyük ayı yıldız takımından belediye çukuruna gönderebiliyor insanı..
Cezbedici bir seri katil...
kalabalıkta aniden omzunuza atılmış bir el gibi değil de ,kalabalıkta aniden belinizden tutup kendine doğru çeken bir el gibi .....ürpertici,ürkütücü...ihtiraslı..sahiplenici...matematiği zayıf...hediyeleri genellikle ihtiyaca göre değil,hissiyata göre...kapında bulmuyorsun genellikle bu paketleri..ya ayağın takılıyor ya da cebinde buluyorsun sıradan olduğunu düşündüğün bir çarşamba günü ya da bir pazartesi..





Elalem hep aşık oldum a  öğüt veriyor..seviyorum gibi planlı,düzenli,düşünceli ve akıllı olabilir mesela..aşk alışmak istemiyor...hep yer değiştirmesi gerekiyor...alıştığı anda fani olup ölmekten korkuyor...gittiği yeri bilmek istemiyor...gideceği yerleri önceden seçmiyor...yoldan geçen herhangi bir arabaya biniyor.....bu yüzden hiç uyumuyor... hiç büyümüyor..

Çünkü efsaneye göre orta yaşlı her aşk, sevgiye dönüşüyor...

Aynı mahallede aşık oldumun kapısının üzerinde  ''Ben onu gördüğüm ana dek bir şarkının da rengi olabileceğini bilmiyordum.'' yazıyor.

..tehlike,acı ,şiir,yağmur,sürpriz dolu bir ev.....dağınık üstelik ..müziğin sesi sonuna kadar açık... scorpions still loving you diye bağırıyor..

Sevginin kapısının üzerinde ''Sevgi neydi ? Sevgi emekti yazıyor...Cemşit de bu mahallede oturuyor..ve fonda ''Selvi boylum al yazmalım'' çalıyor..bazen fonda ,Jane fonda beliriyor .... Odun sobası,portakal kabuğu,pijama ve çocuk dolu derli toplu bir ev..

Bazı geceler Moğollar , Scorpions'la düette..

İnsanlığın ne kadar ehlileştirilebilir olduğuna bağlı tercihler...ki ehlileştirilebilir olmak zaten yeteri kadar zor bir kelime...

Her 14 şubatta bu mahalle kırmızı...seviyorum, en güzel giysileri içinde kırmızı gülleriyle kapıda bekliyor...kimse incinmesin diye ayıkladığı dikenlerin hepsini aşk aldı. ...fırtınalı bir günden kalma deniz tuzu var aşkın üzerinde..ayakları çıplak..kapıda beklemiyor...kapı hep açık ... şarkının rengini merak edenleri bir sürü gül dikeni bekliyor girişte...aşk uyumuyor...yeni gönüllüleri bekliyor...filikalar dolu...

İnsanoğlu acı çekmeyi seviyor...............................................




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder