BİLİMSEL,FELSEFİ,TESPİTLİ ÇOK CİDDİ YAZI...
Mesleği ne olursa olsun yaşayan
(gören-duyan-okuyan-ilerleyen) herkesin ,sürekli gelişen ve değişen dünya
düzeninde ,bilim ve evrenselliğin yanında yerini alması,geleceğe ayak uyduracak
bilinçte bireylere yol gösterebilmesi ,genç ve öğrenmeye açık beyinlere iş
olanağı sağlayabilmek adına önem taşımaktadır.
Öğretenlerin amacı; yaşı ne
olursa olsun güncelin izindeki,gelişimin farkındaki ,çok yönlü bireyler yaratabilmek,
eğitim adına okuyup yazarken ,uygulamaya
geçen yeniliklerle kendini geliştirebilen ve seslendiği kitleye örnek olabilen liderler yetiştirebilmek olmalıdır.Sadece
matematiksel hesaplamalarla değil,insansal iletişimlerle de tartışabilmeyi başaran büyüklerin
aydınlığındaki yeni nesil ,sanırım ve umarım bizlerden , bizden öncekilerden çok daha
şanslı kuşaklar olarak geçmişe ve geleceğe bilgi ve çok yönlülükle seslenmeyi başarabileceklerdir. Buna bağlı olarak da amaçlar
ve teknikler yenilendiğinde gerçek düşünme yetisi harekete geçirilecektir.
Eğitim
sürecinin yaşam boyu devam ettiğine inanan kuşaklar ne zaman ki çocuklarıyla
yalnızca matematiksel doğrular çıkışlı sonuçlar bulmaya yönelik değil, kafa
yormaya,yorum yapmaya ,hayal gücünü kullanmaya dönük tartışmalar yapmaya
başlayacaklar ,o zaman ucu açık cevapsız sorulardan, soyuttan
materyalizme geçiş ve yeni şeyler keşfetme, deneyler yapma bilinci de gelişecektir.
Hayal etmenin sonsuz büyüklükteki kapıları ve felsefenin
beyni sürekli kaşıyan, hiç rahat bırakmayan soruları, soyutluğu, elle
tutulabilmesi için itip kakmaya başlayacaklardır.
Bilim hayal gücüyle, hayal
gücü sanat ve felsefeyle, iletişim ise bu özelliklere sahip bireylerle
mümkündür. Bizler için yola yarıdan başlandığı düşünülürse, sonuç, beyin ve
düşünme yetisi üzerinde ne kadar yararlı olmuştur bilinmez ama yeniler için her
şey bizimle ve başından başlamalıdır.
Beyin,
ünlü empirist Locke’a göre “TABULA RASA” yani doğuştan boş bir levhadır. İzlenimler
ve yaşantılarla zamanla dolar ve olgunlaşır. Bu süreç biraz düşünüldüğünde ilköğretimdeki ilk düşünme,
yaşama geçirme ve bilinçlenme yaşının önemi daha iyi anlaşılabilir. Çünkü
izlenimler ve değişik konulardaki
öğrenimler “tabula rasa” yı doldurmak üzere yarışırlar…Hayal gücü ve bilgi transferinin
farkındalığı, iletişimin önemi, önce bu levhadaki yerini alırsa diğer tüm “2+2=4” ‘lere zaten ulaşılabilir.
2+2=4 ‘lerin öncelikli ezberi, levhayı
tamamen doldurduğunda ise hayal gücü ve çok yönlülük de bir daha çıkmamak üzere
ruhun derinliklerine gömülür.
Tüm bilgiler deneye dayanır ve deneyle
gelişirler.
Cevaplanmadan
bırakılan sorular, iletişimi ve sözlü ifadesi güçlü bireyleri tartışmaya, dolayısıyla
düşünmeye ve düşündürtmeye,konuşmayı sevmeyen bireyleri de yine düşünmeye ve az
kelimeyle de olsa kendisini ifade etmeye zorlar.Cevaplanmadan bırakılan sorular,
sadece felsefede vardır. Felsefe, adıyla ağır bir kavramdır. Cevaplanmadan
bırakılan sorular, hayal gücünü harekete geçirir. Hayal gücü daha çok
çocuklarda bulunur. Hayal edebilmek (ilginçtir ki )geliştirilebilen fakat
köreldiği zaman artık göremeyen bir yetidir. Hayal gücüyle çocuk kelimeleri her
dilde birbirlerine çok yakışır ve iyi bir ekip oluştururlar. Saygıyla anılır,
zaman zaman da hayranlık ve şaşkınlık uyandırırlar.
Çocuklar düşündürülmelidir.Denenmelidir….Çocuk
filazofların yaratacağı felsefe çok daha üretken ve çekici olacaktır..
Büyükler ise felsefe için geniş
zamanlara ihtiyaç duyarlar. Oysa felsefe, düşünmek demektir ve düşünmek için
özel zaman birimleri gerekmeyebilir.
Kimi çocuk, çalışmak için çok sessiz bir
ortama ihtiyaç duyar.Odası , masası ve yeterli ışık çalışma düşüncesiyle özdeşleşmiştir.Her sesi
duyar ,etrafına duyarlıdır.Kimi çocuk için ise canının istemesi çalışması için
yeterlidir.Ses ,ışık gibi dış uyaranlar onu etkilemez. Ses duymaz, rahatsız
olmaz…
Bizler
düşünmek için birbiri arkasına gelen boş saatlere ihtiyaç duymaktayız.Oysa bu
hızlı sürüklenmede kimimiz yürüdüğümüz yolları bile zaman kaybı görmekte, yirmi
dört saati küçümsemekteyiz.Yeterli ısı ve ışık beklendikçe daha fazla kar
yağmakta, daha fazla sel olmakta, cehalet daha fazla can yakmaktadır .
Düşünmek
için canımızın istemesi yeterli olmalıdır. Zor olan aynı anda etrafa da
bakabilmektir. Bu da ancak hayal gücü ve zekanın geliştirilebilmesiyle
mümkündür. Küçük çocuk düşünmeyi alışkanlık haline getirdiğinde, hem etrafta
olup bitenlerin farkında olup hem de düşündüğünde artık büyümüş olacaktır. Belki
de bu, büyümenin asıl gereğidir.Büyümektir.
İlköğretim çağındaki öğrenciler,
okul-ev döngüsü içinde ezberlemeye,ezber bilgiye özellikle ülkemiz
şartlarındaki aile-çocuk bağlamı içinde fazlasıyla yatkındırlar.Yapılacakların
en başı ve en zoru tabi ki bu konuda ailelerin de bilinçli yaklaşımı,yapılmak
isteneni anlamalarıdır.Yapılmak isteneni anlatabilmektir.
Bireyin küçük yaşta sanat ya da sporla tanışması gerekliliği yani eğitim
haritasının aslında en ortasında olan bölge, ne yazık ki geç göze çarpmıştır..
Çocuklar
böylelikle kendilerine ait özgürlük
alanları oluşturabilecek,zor zamanlarında çekilebilecekleri güvenlik bölgelerine
sahip olabilecek , düşünme yetilerini geliştirebileceklerdir. En önemli bölge, en sonra keşfedilmiştir..
Gelişmiş estetik değerler,küçük yaşta gayretle
elinden gelenin en iyisini yapmaya yönelik edinilen sanatsal uğraşlar,ileride
mutlu ve kendine güvenli bireyler yaratmaktadır. Hayal gücüyle yolunu bulan ,tartışarak
soyutu somuta çevirecek deneylere ulaşabilmeyi başaran bireyler de ,geleceğin
başarılı meslek insanları olmakta ,büyük
ya da küçük tüm grupların başarısını pişmiş liderlikleriyle yönlendirebilmektedirler. İyi yönetilen insan grupları da verimi ve iş hızını
arttırmaktadırlar. Bu çizgideki eğitim ,böylece ülke ekonomisinin olumlu
adımlarıyla sonlanacak güzel biten bir hikaye haline gelmektedir. Ama asla
masal değildir.
Sanat, aynaya bakmayı başarabilen bireylere
ulaştırır bizi. Kendisiyle göz göze gelebilmeyi, yüzleşebilmeyi gerektiğinde
eleştirebilmeyi ve başarının tadını alabilmeyi öğretir bireye.Çocuk ailenin
baskı ve özlemleriyle değil, görerek, izleyerek kendisine uyanı bulur. Henüz ağzını sildiğiniz, ayakkabısını bağladığınız o
ufacık birey ,vizyon sağlandığında sizi şaşırtarak kendine uygun bir şeyleri seçmeye
başlar. Gerekli olanaklar tanındığında aslında sizden çok daha yukarılara
uçabilir ve paçası da yoktur aşağıya çekebileceğiniz. Çünkü daha kısa
pantolonludur.
İçinde bulunduğu sanat dalını
özümseyebilen,günlük yaşamına aktarabilen çocuklar yaşıtlarına göre daha mutlu
daha özgür ve daha sosyal olabilmektedirler.Sosyallik kişiye, olaylara birçok
yönden bakabilme yetisini de hediye edecektir.Küçük yaşta düşünme ve etkinliği
sahiplenmeye yönlendirilmiş birey, karşılaştığı zorluklara daha farklı
açılardan da bakabilecektir.
Estetik değerleri gelişmiş bir lider, etrafına
görerek bakmayı ve insan ihtiyaçlarını hızla fark etmeyi başarabilecek, sözcükleri
etkili kullanarak, kendinden başkası
olmayarak ve disiplinle özgüveni destekleyen yönetim anlayışıyla grubuna seslenebilecektir.
Buna bağlı olarak duygusal ihtiyaçları,önemsenme ve fark edilme dürtüleri
cevaplanmış bireyler de hızlı ve verimli çalışmalarıyla üretim ihtiyacını
fazlasıyla karşılayabilecekledir.
Özel zevklere ve küçüklükte edinilmiş farklı
uğraşlara sahip bireyler, üretimin verdiği sonsuz hazzı tadacak ve tüketim
toplumu denen kapalı gişe oynayan korku filmleri yerini üretime ve hayal ederek
gerçekten yaşayabilen bireylerin oluşturduğu depresyonu giderilmiş topluluklara
bırakabilecektir.
Geleceğe hazırladığımız nesil, dünyanın giderek
zor yaşanır bir gezegen haline geldiğini ve bunun tek ve biricik sebebinin kör
cehalet olduğunu,düşünme ve üretim tembelliği olduğunu anlama
zorunluluğundadır.Bu ,ancak günceli izlemenin gereklerini küçük yaşta, geri
itmeden öğretebilen gelişmiş beyin programlarıyla mümkündür.Felsefe;
düşünmek,tartışmak başka bakış açılarıyla dünyayı görebilmek ve sonuç için
değil ,düşünmek için, düşünmenin değerini keşfedebilmek için vardır.Felsefe
hayal gücü ve deney ihtiyacını körükler,bilimle yan yana yürür,bilimin
ihtiyaçlarını açığa çıkarır.Çocuklarımıza küçükken öğretilen düşünme ,hayal güçlerini
keşif olanağı ve sanat veya sporla geliştirilmiş kişilikler,yürüyeceğimiz
yollardaki sarsıntılardan en az hasarla kurtulmamızı sağlayacak
gerek yeter şartlardır..
Eğitimci penceresinden görünen bu manzara ne zaman ki
istisnasız diğer mesleklerin pencerelerine de konuk olacak ,işte o zaman
topyekün yaşanacak tam gün eğitim sürecine giriş yapılabilecektir.Aileler çeşitli meslek gruplarına üyedir.Eğitim
ailede de devam eder.Aynı dili konuşmak gerekmektedir.
Eğitimde kişilik
gelişimi ,düşünce üretimi sistemleri desteklenirken dikkat edilmesi gereken
bazı unsurlar da vardır.Demokrasi süreci içinde , özgürlük kavramıyla yetişen
üretken gençlerin düşüncelerini dile getirmede ve tartışmada kullandıkları
yöntemler de eğitim kalitesinin bir göstergesidir.Özgürlüğü yanlış sindirmiş
gençlerin bilgi üretiminde kendilerine ait olanı dile getirmede yıkıcı
eleştiri,aşağılama gibi yanlış teknikler kullandığı,tartışmalarda agresifitenin
egemen olduğu yönlere gittikleri de eğitimci penceresinden görünen bir başka
tehlikedir.Kişiselliğe saygı, insanın en güzel yeteneği olan düşünmeyle ortaya
çıkmış o çok değerli sonucun
paylaşımındaki-,dile dökme safhasındaki-şekil, gelişmiş toplumların en büyük
göstergesi olan insana saygıyı barındırdığında resmin en önemli parçası da
tamamlanmış olacaktır.
Kişiler arası ilişkileri düzenleyici temel
ilkelerden biri olan tartışma ancak belli nitelikleri taşıdığında yararlı
olur.Tartışmanın olumlu bir konuyu merkez alması,objektif yargılara dayanması
önemlidir.Kişiler hedef alınmamalı,kesin yargılardan,küçük düşürücü,aşağılayıcı,suçlayıcı konuşma şekillerinden
kaçınılmalıdır.
Özellikle
medyanın-yazılı ve görsel basının gençler üzerindeki etkisi , birçok alanın
eğitimin destekçisi olduğu düşüncesini doğrulamaktadır.Kuralsız-konusuz
tartışma programları,sadece metafiziğe dayalı sabit söylemler içindeki örnekler
gençlerimizi olumsuz etkilemektedir.Sözü edilen topyekün eğitim anlayışı işte
bu merkeze dayanmaktadır.Tüm toplumsal grupların gelecek için
kendilerini,kapsadıkları küçük grupları ,teknik- taktik plan programlarını
gözden geçirmesi eğitim reformu için şart olmuştur.
Her yönden yüklü ,dolu bireyler
iletişim anlamında da hümanizmi benimsemek zorundadır.İnsana saygı düşüncelerin
dile getirilmesi safhasında büyük rol oynamaktadır.
EĞİTİM günümüzde hepimizin inceliklerini öğrenmek zorunda
olduğu bir alandır.Hayal etmek,tasarlamak ve somut gerçeklere ulaşmanın
birinci şartı düşünme gelişim öğretmeni
olan FELSEFENİN işe başlatılmasıdır.BİLİMSEL gelişim, düşünsel gelişimle doğru
orantılıdır.Düşündüğünü doğru ifade edebilen bireyler insana saygıyla girişi
mümkün gelişmiş dünya katmanına dahil olabileceklerdir.Yani gelişim , aynı zamanda doğru
İLETİŞİMLE desteklenecektir.Parçalar doğru hesaplanarak
geliştirildiğinde bir kareyi,kare de gelişim için gerekli yıkılamayacak bir
kaleyi oluşturacaktır.
Hepimiz, bu kareden kale içinde
olmamız gereken yerde miyiz? Bakmak lazım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder