13 Kasım 2013 Çarşamba



KAZANIRKEN KAZANDIRANLAR

Yüzyılımızda tüketim çılgınlığı artık üst düzeyde..
Tüketip,bıkmak ve bırakmak için bazen sadece bir saat yeterli olabiliyor.Ve teşebbüs sahipleri bu bir saat içinde inanılmaz paralar kazanabiliyorlar.
İyi bir ekip ve yüzyıl insanının psikolojik ve sosyal eğilimlerine doğru bakabilen bilimsel bir değerlendirme sermaye ile birleşince toplumun tüketimi ,bir topluluğun servet kazanması demek artık..
Hedef kitlenin tam onikiden vurulduğu başyapıtlar mevcut.
Film ve kitap sektörü kapalı gişe ve best seller kavgası içinde kadınlara yönlendiğinde doğru zamanda ortaya çıkarılmış doğru kahramanlar domino etkisi yaratıyor.Bir tür bahar…
Hatta biraz da durup insanı kendi hakkında düşündürüyorsa tüketicinin değimiyle tadından yenmiyor.
Bunun en kolay yolu kadınları hedef alabilen bilimsel tespitlere dayalı seri  kitaplar yazabilmek, sonrasında bunları senaryolaştırarak film şirketlerine satabilmek.
Film şirketleri bu hedef kitleyi tam on ikiden vuran iyi senaryoları  sempatik ,güzel,yakışıklı ,iyi oyuncularla birleştirebildiklerinde bu tüketim çılgınlığı içinde bazen sadece bir ay gündemde kalarak iyi paralar kazanabilmekteler.
Yükselen değer olan toplumsal konuların dışında ,kadına eğilen ve kadın psikolojisine yaslanan hikayelerin  başarıları küçümsenemeyecek noktada.
Çok izlenen,çok okunan,çok satılanlar incelendiğinde belirli özellikleri olan esas kahramanların tüketici üzerindeki psikolojik etkileri yadsınamaz.
Özellikle hedef kadın kitlesinin 22-50 yaş ve hatta dişi ergen kitlesinin  17/21 yaş yaşamsal beklentileri,hayalleri ve duygu durumları göz önüne alınarak belirlenen esas kahramanlar dizi filmler ve kitaplarda son zamanlarda satış rekorlarına,reyting zaferlerine imza atıyor.
Tüm dünya üzerinde ve tüm bölgelerde değişmeyen ortak duygulara hitap edebilmek inanılmaz bir empati ürünü ya da şeytan işi olsa gerek (!)
Son dönemdeki Edward’lı Bella’lı  bir dizi vampir hikayesi ve sonrasında arka arkaya çekilen sinema filmleri bu düşünceyi ispat için iyi birer örnek olabilirler.
Ya da yine son dönemin best seller kitabı grinin elli tonu…Kitaptan sonra sinema filmi için de büyük beklentiler mevcut..
Hedefi kadınlar olan ve kitleyi tam on ikiden vurmayı başarmış kuzey ve güney var ülkemizde mesela..
 Kadınlar açısından bakıldığında nedir bu filmleri ve kitapları bu kadar okunur ve izlenir hale getiren?
Kitap ve filmlerin erkek kahramanlarına bakıldığında etkileyici bir dış görünüş haricinde ortak özellikleri var.
Ve bu karakterlerin tesadüfen bu kadar benziyor olmaları çok inandırıcı değil.
Karakterlerin ortak özellikleri kadınların eğilim ve ilgilerinin hesaplandığını ,özel olarak kişileştirilmiş olduklarını düşündürtüyor.

Erkeklerin tamamı feminist akıma ters gelecek miktarda hakim karakterler.

İktidar sahibi ,cesur ve zaman zaman çok kabalar.Gözüpek olmaları ,sevdikleri kadını korumak adına kendilerini bile bile tehlikeye atmaları temel prensip.

Sevdikleri kadınlar için göze aldıkları tehlikelerin ve yaptıkları fedakarlıkların bilinmesini asla istemiyorlar.Esas kadın bunları hep tesadüfen ve yanlışlıkla öğreniyor .Yani anlatmayı sevmiyorlar.

Adamlar genellikle az konuşuyorlar .Konuşsalar bile ketumlar ve kendileriyle ilgili ya da geçmiş yaşamları ve duygu durumlarıyla ilgili kolay kolay bilgi vermiyorlar.

Çocukluk ya da ergenlik dönemlerine bakıldığında hepsi travmatik.

Genellikle bu adamlar ilgi çektiklerini biliyor,kararları hep kendileri veriyor ve kendileri seçiyorlar.Seçilmiş olmakla ilgili problemleri var..Seçilmem,seçerim psikolojisinde ego yüksek,kişilik iddialı..

Seçtikleri kadınlar genellikle masum,çabuk ağlayan ama genellikle de kendilerine kafa tutabilen karakterler.Bu kadınlar aynı zamanda iğneyle kuyu kazabilecek kadar sabırlılar.Adamların anlatamadığı ,anlatmayı beceremediği ya da anlatmaya lüzum görmediği şeyleri tam olarak anlamakla yükümlüler  ve anlayış göstermek zorundalar.

Bu dizi ya da kitap karakterleri emir vermeyi seviyorlar.

Sevdikleri  (ya da seçtikleri diyelim) kadınlar üşüdüğü zaman hemen ceketlerini verebiliyorlar.

Karşılıklı otururken rüzgar geldiği için saçları uçuşan kadını,rüzgara karşı olan sandalyeye buyur edebilmek gibi inceliklere sahipken iltifat konusunda son derece beceriksiz olabiliyorlar.

Bu adamların tamamının hafızası çok güçlü.Seçtikleri kadın hakkındaki hiçbir ayrıntıyı atlamıyorlar.

Anneleri önemli ama genellikle sevgililerine annelerine davrandıkları kadar anlayışlı davranmıyorlar.

Sevdikleri insanları paylaşamıyorlar ama kıskandıklarını kendilerine bile itiraf edemeyecek derecede beceriksizler.

Sevmedikleri insanlara karşı son derece acımasızlar.

Bazen kendilerine karşı da çok acımasızlar.

Bu heybetli,hakim,cesur,korkusuz adamlar aslında henüz çocukluklarını atlatamamış ama mecburen büyümüş çoklu kişilik sendromları olan tipler.

   Bu ortak özelliklerin anlamı  bence şu…
Yüzyıl insanlarından bazıları kadın-erkek konusunda rol kargaşasını ve ihtiyaç modellerini çözmüş durumda.
Toplumbilimci ya da insan bilimcilerin  mi desek …artık erkeklerin kitap ve dizi konusundan çok spor ve siyaset konularında meraklı ve aktif olduğunu varsayarak  algılarını kadınlara çevirdikleri hissediliyor.
Durum bu olunca kadının dünyaya geliş sebebine uygun senaryolar,mazoşist hikayeler reyting adına biçilmiş kaftan olup çıkıyor.
Adına aşk denmiş aslında gerçek hayatta çok da fazla rastlanmayan mağrur ,dürüst ve içinden geldiğince yaşanan ilişkiler  tüm gün tüm derdi çamaşırları asmak,çocuğu okuldan almak ya da iş çıkışı tek parça halinde eve dönüp yemek yetiştirmek olan kadınlar için masal dünyası …ve dünyanın kapıları prime time da açılıyor.
Haberlerin hemen ardından  20.00  ya da 22.00 kuşağındaki  fazla gelişmiş  ,aşklı meşkli,hisli senaryolar ya da kitap kapakları bir süreliğine de olsa şalterlerin inmesini  ve kadının dünya algısını gözden geçirmesini sağlıyor.
Kısacası yüzyılımızın yükselen değeri araştırmacı psikologlar, tüketim toplumlarında neyin ne kadar çok ve kim tarafından tüketileceğini bilimsel yönden en kazançlı şekilde ortaya koyacak doğru danışmanlar.
Hem meslek giderek önem kazanmakta …hem de bunu bilenlere iyi paralar kazandırmakta…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder